◊ Canlandırdığınız Tuğçe karakterinin başına gelen cinsel istismar olayı diziye damgasını vurdu. Siz de performansınızla dikkatleri üzerine çektiniz. Neler hissediyorsunuz?
– Süreç çok zordu. 3 sezon geçirdik ve biz 86’ncı bölümde bunu işlemeye başladık. 86 bölüm öncesinde bir Tuğçe büyüttüm içimde. Elini tuttuğumda ergendi. Düştük, ayağa kalktık, toparladık, polis oldu, hayata tutundu, âşık oldu derken böyle bir olayın başına gelmesini beklemiyordum. Süreç içinde de bir süre kabullenmedim.
◊ Senaryoyu görünce ne yaptınız?
– Direkt ağladım. Eve gittim bir daha ağladım ve şunu dedim kendime: “Yapacak bir şey yok. Tuğçe’sin. Yapacaksın. Ekibine güven, senaryoya güven, hocalarına güven.” Hep bir güven sürecinden geçiyor, bir noktada da seyirciye güvenmek gerekiyor. Güvenle atlattım ama zor bir süreçti.
◊ Role nasıl hazırlandınız?
– Hazırlanılmıyor. Bir kadın olarak, bir kız olarak çok gerçek işlendi. Bir noktaya kadar performans kaygısı güttüm çünkü gerçek hayatın içinde olan bu konuyu gerçek oynamam gerekiyordu. Çok hassas bir konu. Sonra da role nasıl girerim, o durumdan nasıl çıkarım onu düşündüm. Kendime hep bunun bir kurgu olduğunu hatırlattım. Kurgu ile gerçeği hep ayırmaya çalıştım.
◊ Ne tür yorumlar aldınız?
– Hem çok güzel hem de olumsuz eleştiriler aldım. Bir grup seyirci bu konunun ekrana taşınması doğru bulmadığını belirten yorumlar yaptı. Ama gerçek hayatta da yaşanan bu konu karşısında susmamamız lazım. Biz “Yargı”da hep ağır konuları işledik. Toplumun aynası bir iş bu. Biz gerçek hayatta olmayan hiçbir şeyi işlemedik. O yüzden maalesef cinsel istismar da var ki “Yargı”da yer aldı.
◊ Setteki hava nasıldı o sahnelerin çekildiği süreçte?
– Ben çok seviyorum ekibimi. Muazzam hocalarımız var. Hepsi abim ablam gibi. Gülay Say oyuncu koçluğumu yaptı. Beni gerçekle kurgu arasından koparan ve birleştiren de oydu.
‘YARGI’ DOĞUM NOKTAM
◊ “Yargı” dizisi dönüm noktanız mı oldu?
– Kesinlikle. Hatta “Yargı” doğum noktam bile diyebilirim. Gözlerimi açtığımdan beri oyunculuk yapıyorum ama “Yargı” her şeyin daha gerçek olduğu hayatı daha gerçek noktadan görmeye başladığım yaşlarımın ilk sürecinde hayatıma dahil oldu. 16 yaşındaydım girdiğimde. Ne olacak bilmeden iş ilerledi, uzun soluklu oldu. İyi senaryoda herkesin hikâyesi de iyi işleniyor. O yüzden kendi karakterimin de hikâyesini iyi performansla gösterebildiğimi düşünüyorum. “Yargı” bu noktada kesinlikle doğum noktam.
◊ Canlandırdığınız Tuğçe karakteri cevval, cesur bir tip. Sizinle kesişen ve ayrışan yanları neler?
– Başlarda hiç kesişmiyorduk. Ben Tuğçe’yi başlarda hiç sevmiyordum. Ama sevgi nefret bağı kurduk birlikte. Çünkü benden çok ayrı. İşin zaten zevkli tarafı buymuş; kendinden alakasız bir şeyle empati kurabilmek. O yüzden Tuğçe bana çok farklı şeyler öğretti. Artık daha fazla kesiştiğimiz nokta var. Sanırım en benzer yanımız kararlılığımız ve hırsımız. Son bölümlerde de yaşadığı zorluklara rağmen hayata tutunan bir kadın görüyoruz. Bana da öğrettiği en büyük şey o oldu. Umarım hiçbir kadın bunu yaşamaz. Keşke yaşamasa. Tuğçe güçlü bir karakter, bana da güçlü durmayı öğretti her noktada.
◊ Siz daha sessiz sakinsiniz sanırım.
– Ben bir tık daha sessiz sakinim ama yerine göre değişir. Arkadaşlarım çok konuştuğumu söyler mesela. Sette de acayip gevezeyimdir.
SERÜVENİN SONUNA GELMEK HEPİMİZİ ÜZÜYOR
◊ Finale doğru gidiyorsunuz, nasıl hissediyorsunuz?
– Sette herkes çok duygusal. Çünkü 3 sene yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmedi. Bir hikâyenin sonuna geliyor ve bir serüvenin sonuna gelmek hepimizi çok üzüyor. O kadar fazla anım var ki herkesle. Çok fazla ders, öğreti var. Ben bayağı bir buruğum. Ama her güzel şeyin bir sonu var. “Yargı”nın bu kadar güzel başlayıp noktalanması da geriye dönüp bakınca ileride çok güzel bir anı olarak kalacak.
Sınırlarımı zorlayacak işler yapmayı çok seviyorum
◊ Siz çok küçük yaşlarda girdiniz sektöre, nasıl oldu?
– Ailem yönlendirdi. 3.5 yaşlarında girdim sektöre. Oyunculuğu çok seviyorum ben. Hayat çok kısa ama tek bir insan olmak için de fazla uzun. Ben her güne farklı bir insan olarak uyanabilirim. Bir sürü hayat ve bu fikrin bana çocukken verilmiş olması çok güzel hissettiriyor. Bir daha dünyaya gelsem yine oyuncu olmak isterdim.
◊ Şu an hangi rol hayaliniz?
– Çok fazla var. Sınırlarımı zorlayacak işler yapmayı çok seviyorum. Bir deliyi oynamak isterdim. Ya da tamamen silik bir karakteri oynamak isterdim.
◊ İşin eğitim süreci ne durumda?
– Oyunculuk adına bir eğitim almıyorum. İstanbul Üniversitesi’nde Felsefe okuyorum. 14 sene sette zaten her günüm bir ders niteliğinde oldu. Çok değerli isimlerle çalıştım; Cezmi Baskın, Hüseyin Avni Danyal, Haluk Bilginer… Onların kendi aralarında tiyatroyla alakalı konuştuğu bir anısını asla dinlemekten çekinmem. O yüzden setlerde geçirdiğim her gün bir ders gibi.
En büyük hayalim tiyatro yapmak
◊ Dışarıda aldığınız en enteresan yorum ne oldu?
– Marmaray’da tatlı teyzeler, ablalar yanındaki arkadaşıyla konuşurken ben orada değilmişçesine “Bak bak Tuğçe, komiserin kızı. Ekranda ne kadar kiloluymuş, burada ne kadar zayıf” diye konuşuyorlar. Bayılıyorum, günüm neşeleniyor onlarla karşılaşınca.
◊ Kendinizi 10 yıl sonra nerede hayal ediyorsunuz?
– Tiyatro sahnesinde hayal ediyorum. Çünkü en büyük hayalim tiyatro yapmak. 10 sene sonra kariyerim nasıl ilerler bilmem ama kesinlikle ben oyunculuğu seviyorum. Her güne başka biri olarak uyanmayı seviyorum ve bu noktada bana en iyi hissettirecek, besleyecek şey de tiyatro yapmak.
GÜNDEM
06 Ekim 2024SPOR
06 Ekim 2024GÜNDEM
06 Ekim 2024SPOR
06 Ekim 2024SPOR
06 Ekim 2024GÜNDEM
06 Ekim 2024GÜNDEM
06 Ekim 2024