Dreyfus “Akıl hocan oldu mu, sana kim sağlıklı öğütler verdi” diye sorduğunda, sinemanın ikonik ismi Katharine Hepburn ile arasındaki çekişmeli ilişkiyi şöyle anlattı:
“Sana şunu söyleyeyim, asla tavsiye ya da yardım istemeyecek şekilde yetiştirildim.
60 yaşına gelene kadar bunun doğru yol olduğunu ve böyle olmam gerektiğini düşündüm. Bu yüzden asla tavsiye istemedim.
Tavsiye istemek bana zayıflık gibi göründü ama Katharine Hepburn hiç sormadan ‘On Golden Pond’ filmini yaparken çok iyi tavsiyeler verdi.
Geriye doğru yüzmek ve ters takla atmak benim için gerçekten zorlayıcıydı.
Üstelik soğuk sudan nefret ediyorum ve karanlık suda yüzmek benim için kabustu.
Ama yapmak zorundaydım, çünkü Katharine Hepburn meydan okuyordu.
Günlerce pratik yaptım, her yerim morluklarla doldu ama sonunda başardım.
Bir gün sudan çıkarken Katharine çalıların arasında saklanmış, yanıma geldi. ‘Jane, asla yakalanmak istemezdin değil mi? Bana, sana karşı saygı duymayı öğrettin. Korkularının karşısında durmak zorundasın’ dedi.
Bu gerçekten iyi bir tavsiyeydi. Korkularına boyun eğme…
Aslında pek iyi bir insan değildi ve benden pek hoşlanmıyordu ama orada bunları söyledi.”
BENİ ASLA YAKALAYAMAYACAKSIN
Dreyfus şok içinde “Ne demek senden hoşlanmazdı, neden” diye sorunca da Jane Fonda şu yanıtı verdi:
“Don Juan’a benim ruhsuz olduğumu söylemiş.
Zaten onunla ilk tanıştığımda benden hoşlanmadığını söylemişti.
Bir sürü sebep vardı, kıskanıyordu. Rekabetçi ve hırslı bir kadındı. Ona karşı itaatkâr olmam gerekiyordu. İtaatkâr olmaya başladığımda bana iyi davrandı.
Ben, babam (Henry Fonda) ve o (Hepburn) Oscar’a adaydık (1982). Benim iki, Katharine’in üç Oscar ödülü vardı. Eğer ben kazansaydım eşit olacaktık.
Ama ben kazanmayıp o kazanırsa onun 4 Oscar’ı olacaktı. Kahtarine kazandı.
Tebrik etmek için aradım, ‘Artık beni asla yakalayamayacaksın’ dedi.
Ne söylediğini anlamam birkaç dakikamı aldı. Böylesine bir rekabetten bahsediyoruz.”
Sosyal medya kullanıcılarının empati konusunda tedaviye ihtiyacı var
Kate Middleton’ın yokluğunun ameliyatla bağlantılı olduğunu en başından beri biliyorduk. Sadece “Hasta ve zamana ihtiyacı var” açıklaması, empati için yeterli olmalıydı.
Ama ne oldu? Halktan mahremiyet isteyen bir kadının hayatı ve ailesi internette eğlence aracı oldu…
Tık almak için TikTok videolarıyla özel kaynaklardan duyduklarını iddia ettikleri dedikoduları paylaştı, ünlü isimler dalga geçen paylaşımlar yaptı. Tam bir pembe dizi tadında entrika içeren bir sürü teori öne sürüldü.
Bu komplo teorilerini eli ayağı düzgün diğer sosyal medya sayfaları paylaşarak besledi.
Tüm dünyada yayılan bu iddialar basında da yer alınca, Kate hasta olduğunu açıklamaya mecbur kaldı.
Erken teşhis edilse bile kanser tramvatik bir hastalık.
Dünya sizi izleyip iğrenç komplo teorileri yapmasa da psikolojik olarak kabullenmek zor.
“Kate Middleton kraliyet ailesinin üyesi, toplumun bilmeye hakkı var” diyenlere katılmıyorum ve annesini kanserden kaybeden biri olarak, Kate’in hastalığını saklama isteğini çok iyi anlıyorum.
İnsanların sağlıkları söz konusu olduğunda, özellikle kanser gibi hastalıklarda mahremiyet hakları var.
Kate devlet başkanı değil.
Sağlığının detaylarının ülkeyle, toplumla, kamuoyuyla hiçbir ilgisi yok.
Herkes şimdi sarayın PR ekibini suçluyor. Ama yokluğuna ilişkin kısa bir açıklama yapıldı, Paskalya sonrasına kadar geri dönmeyeceği söylendi zaten.
İnsanları gerçekten tatmin etmek için ne açıklanmalıydı?
Doktor raporları, tümör marker düzeyleri, kan testi sonuçları, kemoterapi detayları mı…
Sosyal medya kullanıcılarının empati konusunda ciddi bir tedaviye ihtiyacı var.
Bir insan yalnızca kanser tanısı almakla kalmadı, üstüne bir de tüm bu saçmalıklarla yüzleşip açıklama yapmaya zorlandı.
Çok üzücü.
GÜNDEM
02 Aralık 2024SPOR
02 Aralık 2024GÜNDEM
02 Aralık 2024SPOR
02 Aralık 2024SPOR
02 Aralık 2024GÜNDEM
02 Aralık 2024GÜNDEM
02 Aralık 2024